|
|
|
|
Zodyak Burçları...Burcunuza Bakın ;) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KOÇ (21 MART-20 NİSAN) Ateş elementinin patlayıcı topları. Hareketli, sabırsız, iradesi güçlü, aceleci, yorulmaz, darbelere ve hastalıklara dayanıklı, her zaman paçayı kurtaran, hiçbir şeyden korkmayan ve yılmayan Romeolar.
BOĞA (21 NİSAN-20 MAYIS) Kelimenin tam anlamıyla Boğa huzur arar. Dinginlik arar. Korkuyla mücadele bitmiş cesaret arayışı yerine kontrolü elinde tutan bu nedenle de korkuyu komik bulan Boğa gelmiştir.
İKİZLER ( 21 MAYIS- 20 HAZİRAN) Hava grubunun değişken meraklı hikayeci burcu. Dünyaya algılamak, gözlem yapmak için gelmiştir. Görülecek, öğrenilecek şeyler öyle boldur ki neye yoğunlaşacağını şaşırır ve bir dakikasını bile boşa harcamak istemez.
YENGEÇ ( 21 HAZİRAN- 20 TEMMUZ) Ay’ ı parlak gecelerde gözlemekle Yengeç insanıyla ilgili yeterince ipucu elde edebilirsiniz. Ay’ın hareketleri büyüyen küçülen görünüşü gibi yengeç de değişken görünür. Aslında ikisi de değişmez.
ASLAN ( 21 TEMMUZ- 20 AĞUSTOS) Sırlardan bu kadar nefret eden başka bir burç daha yoktur. Bu nedenle yaşamı gözler önünde hatta mümkünse sahnede ( sahne sanatlarında bu nedenle başarılıdır ) geçmelidir.
BAŞAK ( 21 AĞUSTOS- 20 EYLÜL) Yaşam amacı saflığı koruyarak, mükemmelliğe doğru gelişmek olan Başaklar önce alçak gönüllülüğü öğrenir.
TERAZİ ( 21 EYLÜL- 20 EKİM) Sakinleşmek, huzur, dinginlik, denge, kaoslarda bile rahat etmek, içsel uyumunu sağlayarak bilinci dönüştürmek Terazinin yaşam hedefidir. Hedefe ulaşmak için ne gerekir?
AKREP (21 EKİM- 20 KASIM) Yoğun yaşamak, yoğunlukla yaşamak, bütün maskelerin arkasındakine bakmaya çalışmak, korkuların arkasındakileri açığa çıkarmak, her dakikasını son dakika gibi yaşamak. Belki öleceğini bilerek yaşama gerçeğiyle yüzleşebilen tek burçtur Akrep.
YAY (21 KASIM- 20 ARALIK) Yaylar yaşam güçlerini farklı deneyimler toplayarak farkındalık geliştirecek davranışlardan alırlar. Gezerler, okurlar, farklı çevrelere girerler.
OĞLAK (21 ARALIK- 20 OCAK) Güçlü iradesi ve hırsıyla hedefe kilitlenen ve vazgeçmeyen Oğlakları durdurabilecek hiç bir şey yoktur.
KOVA (21 OCAK-20 ŞUBAT) Özgürlerin, bireycilerin, ne istiyorsa onu yapabilenlerin, dahilerin, delilerin burcu Kova.Tıklayın
BALIK (21 ŞUBAT- 20 MART) Balıklar diğer burçlar bilinci, yaşamı yeni yeni ve bir düzen içinde öğrenirken binlerce kez dünyaya gelmiş, aynı filmi defalarca izlemiş gibidirler.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yüreğimi sıkıştıran bu kesif hüzün, belki de terketmişlere özgü gizli bir terkedilme duygusudur.
Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olamasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadi bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni okşayarak başlamaları akşamları, her işi bir kenara koyup seninle başbaşa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, hırlaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında... o şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi:
"Yaşayamaz artık bu evde... yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."
Bilsen, ne zor gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek...
"Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sana ne zor...
Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden, sesin, kokun hâlâ beynimdeyken...
... seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
... ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı, yanyana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, arkandan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
... ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
... yokluğunu beklemek, ne zor...
* * *
Bunları düşündükçe, şu anda uzakta bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp terkedilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları. yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geçiyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.
Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terketmişlere özgü bir terkedilme korkusunu da yüreğimin derinlerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve
"Geri dön bebeğim" demek istiyorum:
"Geri dön... kulüben seni bekliyor..."(C.Dündar)
|
|
|
|
Bugün 6 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı! |